AE Mimarlık Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Ahmet ERKURTOĞLU; “Görevimiz insanların yaşam tarzına göre proje geliştirmektir”

1991 yılında Mimar Ahmet ERKURTOĞLU tarafından kurulmuş olan AE Mimarlık, özel ve kamusal tüm mimari gereksinimleri mimari gereklilikler çerçevesinde karşılamakta olup günümüzde de bu çalışmalarını başarıyla sürdürmekte.

Esnek ve işlevsel mimari çözümlerin sürdürülebilir çerçevede inşasının yaratıcı mekanlarla insan hayatına değer kattığına inanan AE Mimarlık, bu çerçevede yapı sektörüne yüksek kalitede mimari hizmet sunmaktadır. Gerçekleştirmekte olduğu çalışmalarında konutlar, iş merkezleri, rezidanslar, hastaneler, alış veriş merkezleri, oteller, spor tesisleri, dini tesisler ve huzur evleri gibi farklı fonksiyonlarda çözümler sunmakta olan, AE Mimarlık‘ı daha yakından tanımak için Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Ahmet ERKURTOĞLU ile görüştük;

 

Şantiye: Ahmet Erkurtoğlu ismini son dönemde çok fazla duymaya başladık. Mimar olmaya nasıl karar verdiniz ve AE Mimarlık’ın yolculuğu nasıl başladı?

  1. Erkurtoğlu: 1959 yılında Kastamonu İnebolu’da, 5 kardeşin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldim. İlkokul, ortaokul ve lise dahil olmak üzere çocukluğum burada geçti. Ailem ticaretle ve aynı zamanda turizmle uğ. raşıyordu. Ben kendi otelimizde garsonluk, komilik yaparak büyüdüm. Gelen müşterinin valizini taşırdım, bahşiş alırdım, müşteriye kahve yapardım. Plajlarda poğaça ve ciklet satardım. Ben ticareti ve insan ilişkilerini küçük yaşlarda öğrendim. 10 yaşımdayken babamı kaybettim. Iki ağabeyim işlerin başına geçti ama aralarında anlaşmazlık çıkınca yavaş yavaş babamın bıraktığı imparatorluk çökmeye başladı. 1979 yılıydı, aynı sene ben Edirne’de Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni birincilikle kazandım. Her ne kadar çocukken mimar olmanın hayallerini kursam da, amacım mimar olmak değil, üniversiteyi bitirdikten sonra işlerin başına geçmekti. Üniversite bittiğinde İnebolu’ya geri döndüm. Ablam ve Mimar Ahmet ERKURTOĞLU AE Mimarlık Yönetim Kurulu Başkanı rahmetli Annem bana, “Oğlum buralarda durma, istanbul’a git” dedi. Yola çıktım ve İstanbul hikayem de böylece başlamış oldu. 1983 yılında bir ofiste çalışmaya başladım. Üzerinden tam 32 yıl geçti ve ben hâlâ bu piyasada çalışıyorum. Bu mesleğe adım atarken amacım paradan çok insan kazanmaktı ve bu amacima ulaştım. Zaten 32 yıldır insana yatırım yapıyorum ve birçok insan kazandığıma inanıyorum. 1983 yılına kadar İnebolu’daki otelimizin yönetimini üstleniyordum. 1983 yılında İstanbul’a geldikten sonra İstanbul Kadıköy’de bir mimarlık ofisinde mimar olarak çalışmaya başladım. 1991 yılında ise kendi ayaklarımın üzerinde durmaya karar verdim ve AE Mimarlık’ı kurdum.

Şantiye: AE Mimarlık’ın projelerde ön planda tuttuğu şeyler nelerdir?

  1. Erkurtoğlu: Bizim görevimiz insanların yaşam tarzına göre proje geliştirmek. Ben o evde yaşayacak insanların ne istediklerine bakıyorum. Örneğin; 3+1 daire yapıyorsak “gündüz” denilen kısmı, yani salonu, mutfağı ve bir tane odayı antreye baktırırız. Diğer 2 odayı ve banyoyu “gece” kısmına baktırırız. Aslında ben hem gelen misafir için hem evdeki bireyler için bütün odalara banyo koydurma taraftarıyım ama isteğe göre davranıyoruz. Ayrıca mimar olarak her istediğimizi yapamıyoruz çünkü imar yönetmeliğinin verdiği kurallar var ve o kurallara uymak zorundayız. AE Mimarlık olarak yaptığımız projenin o caddedeki siluete uyumlu ve en güzel yapı olmasını hedeflemekteyiz.

 

Şantiye: Istanbul’u mimarı açıdan nasıl görüyorsunuz? Istanbul’un siluetinin bozulduğunu düşünüyor musunuz?

  1. Erkurtoğlu: Ne yazık ki İstanbul’u koruyamadık. Bugün Viyana’ya, Paris’e veya Budapeşte’ye gittiğinizde orada şehrin ve tarihi eserlerin nasıl korunduğuna şahit olabiliyorsunuz. Tabii bu durum şehrin büyümesine engel olmamış. Şehrin siluetine zarar vermeden, yeni alanlara doğru yeni yapılaşmalara ağırlık verilmiş. Bizde ise ne yazık ki şehir planlamacılığı kavramı doğru değil. Yeni bir bina ile tarihi bir bina iç içe girmiş durumda. Oysa Istanbul’un, Avrupa şehirlerinde olduğu gibi eski ve yeni şehir olarak ikiye ayrılması gerekiyor. Örneğin; Tarihi Yarımada’yı kesinlikle koruma altına almak şart. Bir mimar olarak yatay doğrultuda bina yapmaktan ziyade, dikey doğrultuda bina yapmayı doğru buluyorum. Bunun için de İstanbul’un tarihi lokasyonları dışında, örneğin; Fikirtepe’de yüksek binaların yapılmasına izin verilmeli. Yine kentsel dönüşüme baktığımızda ise binaların bir yenilenme hareketinden bahsetmemiz daha doğru olacaktır. Ancak kentsel dönüşümü gerçekleştirirken Istanbul’a da bir şeyler katmamız gerekiyor. Yani bir binayı yaparken yeşil alanlar, yollar düşünülmeli. İstanbul’un yeşil alanlarla nefes almaya ihtiyacı var. Benim kentsel dönüşümdeki önerim imar konusunda parsellerin birleşerek büyümesi gerektiğidir. Çünkü parsellerin birleştirilerek imarın arttırılması demek, şehrin rahatlaması anlamına da gelmektedir.

 

Şantiye: Özellikle Bağdat Caddesi’ndeki kentsel dönüşüm projeleriyle ön plandasınız. Sizce kentsel dönüşüm doğru uygulanıyor mu?

Erkurtoğlu: Benim anladığım kentsel dönüşüm, kente katkısı olan bir dönüşümdür. Şu an yapılan dönüşüm kentsel dönüşüm değil, binasal dönüşümdür. Evet, binalar sağlamlaştırılıyor, depreme dayanıklı hâle getiriliyor. Ama ben Kadıköy’e baktığım zaman Kadıköy’ün elden gittiğini görüyorum. Her taraf şantiye, sokaklara giremiyoruz. İnsan yoğunluğu ve trafik yoğunluğu artacak ama kentsel dönüşümde bu yoğunluğu kaldıracak alt yapı, yol, yeşil alanlar ve rekreasyon alanları yaratilmiyor. Dolayısıyla İstanbul’un her tarafı maalesef beton yığını haline gelecek. Yazın camlarımızı açtığımızda bile bir rüzgar esintisi hissedemeyeceğiz. Çocuklarımıza yeni oyun alanları yaratılmamış olacak. Umarım mevcut alanları koruyabiliriz. Kentsel dönüşüm başladığından beri AE mimarlık olarak yaklaşık 300 binayı yeniledik ama benim kentsel dönüşüm anlayışıma göre yaptığım tek proje, Kozyatağı’nda 5 dönüm arsa içindeki 4 binayı yıkıp yerine biri 20, diğeri 28 katlı 2 bina yaptığım projedir. Binaların oturumundan sonra kalan arazide yeşil alanlar, çocuk oyun alanları, binaya ait sosyal tesis, bisiklet sürme ve yürüyüş alanları ve açık misafir otoparkı tasarlanmıştır. Burada yaşayanlara güvenli ve huzurlu özel yaşam alanları sağlanmıştır. Kısacası aynı parselde bulunan 10 katlı binayı yıkıp yerine 12 katlı yeni bir bina yapmak bana göre kentsel dönüşüm değildir ve maalesef şu anda yapılan bu dönüşümün kente bir katkısı olmadığı gibi yaşadığımız kentlere de en az 50 sene daha kaldırılamayacak bir yük getirecektir.

 

Şantiye: İstanbul’un iki yakası da farklı büyüme şekli gösteriyor. Son dönemlerde kentsel dönüşüm projelerinin yanı sıra büyük markalı konut projeleriyle de ön plana çıkmaya başladı Istanbul Anadolu yakası. Anadolu yakasının mimari durumunu nasıl yorumluyorsunuz?

  1. Erkurtoğlu: Avrupa ve Anadolu yakalarını karşılaştırdığımız zaman Avrupa’nın İstanbul’un daha iş yükünü karşıladığını, Anadolu yakasının ise sonradan gelişmeye başlaması nedeniyle daha konut ağırlıklı olduğunu gözlemleyebilirsiniz. Özellikle eski binalar daha büyük metrekarelidir. Birçok konutun ise otopark, sosyal donati gibi özelliği bulunmaktadır. Ancak bugün Anadolu ya. kasına baktığımız zaman birçok iş merkezinin Kartal, Kavacık gibi lokasyonlarda ağırlık kazandığını görüyoruz. Yine Finans Merkezi’nin Ataşehir’e taşınmasıyla birlikte Anadolu yakası da konut ağırlıklı yapısından çıkıp iş merkezlerinin ve konutların iç içe geçtiği bir yapıya kavuşacaktır. Bu anlamda şehrin siluetini göz önünde bulundurup boş alanların doğru bir şehircilik anlayışıyla değerlendirilmesini istiyorum. Örneğin; Fikirtepe’de kentsel dönüşüm tam anlamıyla doğru uygulanırsa, sadece Anadolu yakası için değil, şehircilik açısından da önemli bir adım atılacaktır. Boğaza baktığınız zaman Bebek’in, İstinye’nin üzerinde koca koca kuleleri görüyorsunuz; zaten silueti bitirmişiz. Ama Avrupa’dan Anadolu yakasına baktığınız zaman hâlâ silueti koruyoruz ve buna göre projeler üretmeliyiz.

 

Şantiye: Dönüşüm yapılırken şehrin estetiği ya da dönüşüm yapılan bölgenin tarihi dokusu korunuyor mu? Siz projelerinizi çizerken bu kapsamda nelere dikkat ediyorsunuz?

  1. Erkurtoğlu: Eski eser parselinde yeni bir yapı yapiyorsam, eski eserin siluetine ve cephesine saygı duyarak yeni yapımı projelendirmeye çalışıyorum. Normal bir caddede yeni bir yapı yaparken de o caddenin karakteristik dokusuna dikkat ederekten tasarlıyoruz. AE Mimarlik olarak üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz. Projelerimizi hayata geçirirken projenin yer alacağı caddenin

 

Şantiye: AE Mimarlık olarak yıl içerisinde 100 proje hayata geçirdiniz. Nedir AE Mimarlık’ı bu kadar farklı kılan?

  1. Erkurtoğlu: Bizim için başarılarla dolu bir 2015 yılını geride bıraktık. Birçok inşaat firmasından o kadar çok teklif aldık ki bazılarını geri çevirmek durumunda kaldık. Tercih edilen ve inşaat firmalarının vazgeçilmez mimarlık ofisi olmanın gururunu yaşıyoruz. AE Mimarlık olarak yaptığımız yapıların öncelikle işlevselliğine önem veriyoruz. Net alanın brüt alana oranına dikkat ediyoruz. Yani mümkün olduğu kadar kayıp alansız projeler üretiyoruz. Bizim projelerimiz yatırımcıları ve mal sahiplerini zarardan kurtarıyor. Yatırımcılar ortak alanların yerine kendi dairelerinde kullandıkları alanların parasını ödüyorlar. Bunun yanında yaptığımız binaların detaylarına önem veriyoruz. Iddialı cephe tasarımlarına imza atıyoruz ve o yüzden fark ediliyoruz. Bu da yaptığımız işleri on plana çıkarıyor. Artık Cadde’de farklı bir bina gören herkes, o binada AE Mimarlık’in imzası olduğunu biliyor.

 

Şantiye: Son yıllarda başka sektörlerde bulunan birçok firma, inşaat sektörüne girmeye başladı. Siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz? Sizce sektöre etkileri ne yönde?

  1. Erkurtoğlu: Değişik sektörlerden gelip bu işe girenler tabii ki rekabeti kızıştıracak, fiyatları aşağıya çekecek ama bu rekabete dayanamayan güçsüz firmalar batacak. Bugün Kadıköy’de birçok yarım kalmış inşaat bulunuyor. Banka faiziyle yürüyen firmalar var. İnşaat sektörü bu şekilde devam ederse, yakında yıllar önce yaşanan bankerzede haberleri gibi konutzede haberlerinin de gündeme geleceğini düşünüyorum.

 

 

   

Yorum Yap