Ahmet Erkurtoğlu İsmini Son Dönemde Çok Fazla Duymaya Başladık. Mimar Olmaya Nasıl Karar Verdiniz ve AE Mimarlık’ın Yolculuğu Nasıl Başladı?
Mimari Tasarım Sanat
Ahmet Erkurtoğlu ismini son dönemde çok fazla duymaya başladık. Mimar olmaya nasıl karar verdiniz ve AE Mimarlık’ın yolculuğu nasıl başladı?
Ahmet KURTOGLU: 1959 yılında Kastamonu İnebolu’da, 5 kardeşin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldim. İlkokul, ortaokul ve lise dahil olmak üzere çocukluğum burada geçti. Ailem ticaretle ve aynı zamanda turizmle uğraşıyor du. Ben kendi otelimizde garsonluk, komilik yaparak büyüdüm. Gelen müşterinin valizini taşırdım, bahşiş alırdım, müşteriye kahve yapardım. Plajlarda poğaça ve ciklet satardım. Ben ticareti ve insan ilişkilerini küçük yaşlarda öğrendim. 10 yaşındayken babamı kaybettim. İki ağabeyim işlerin başına geçti ama aralarında anlaşmazlık çıkınca yavaş yavaş babamın bıraktığı imparatorluk çökmeye başladı. 1979 yılıydı, aynı sene ben Edirne’de Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’ni birincilikle kazandım. Her ne kadar çocukken mimar olmanın hayallerini kursam da amacım mimar olmak değil, üniversiteyi bitirdikten sonra işlerin başına geçmekti. Üniversite bittiğinde İneboluya geri döndüm. Ablam ve rahmetli annem bana, “Oğlum buralarda durma, Istanbul’a git’ dedi. Yola çıktım ve İstanbul hikayem de böylece başlamış oldu. 1983 yılında bir ofiste çalışmaya başladım. Üzerinden tam 32 yıl geçti ve ben hala bu piyasada çalışıyorum. Bu mesleğe adım atarken amacım paradan çok insan kazanmak ve bu amacima ulaştım. Zaten 32 yıldır insana yatırım yapıyorum ve birçok insan kazandığıma inanıyorum.1983 yılına kadar Inebolu’daki otelimizin yönetimini üstleniyordum. 1983 yılında İstanbul’a geldikten sonra İstanbul Kadıköy’de bir mimarlık ofisinde mimar olarak çalışmaya başladım. 1991 yılında ise kendi ayaklarımın üzerinde durmaya karar verdim ve AE Mimarlık kurdum.
AE Mimarlık’ın projelerde ön planda tuttuğu şeyler nelerdir?
Bizim görevimiz insanların yaşam tarzına göre proje geliştirmek. Ben o evde yaşayacak insanların ne istediklerine bakıyorum. Örneğin; 3+1 daire yapıyorsak gündüz” denilen kısmı, yani salonu, mutfağı ve bir tane odayı antreye baktinz. Diğer 2 odayı ve banyoyu ‘gece” kısmına baktiriniz. Aslında ben hem gelen misafir için hem evdeki bireyler için bütün odalara banyo verdiği kurallar var ve o kurallara uymak zorundayız. AE Mimarlık olarak yaptığımız projenin O caddedeki siluete uyumlu ve en güzel yapı olmasını hedefliyoruz. İstanbul’u mimari açıdan nasıl görüyorsunuz? İstanbul’un siluetinin bozulduğunu düşünüyor musunuz?
Ne yazık ki İstanbul’u koruyamadık. Bugün Viyana’ya, Paris’e veya Budapeşte’ ye gittiğiniz de orada şehrin ve tarihi eserlerin nasıl korunduğuna şahit olabiliyorsunuz. Tabii bu durum, şehrin büyümesine engel olmamış. Şehrin siluetine zarar vermeden yeni alanlara doğru yeni yapılaşmalara ağırlık verilmiş. Bizde ise ne yazık ki şehir planlamacılığı kavramı doğru değil. Yeni bir bina ile tarihi bir bina iç içe girmiş durumda Oysa İstanbul’un, Avrupa şehirlerinde olduğu gibi eski ve yeni şehir olarak ikiye ayrılması gerekiyor. Örneğin; Tarihi Yarımadayı koruma altına almak şart. Bir mimar olarak yatay doğrultuda bina yapmaktan ziyade, dikey doğrultuda bina yapmayı doğru buluyorum. Bunun için de İstanbul’un tarihi lokasyonları dışında, örneğin Fikirtepe’de yüksek binaların yapılmasına izin verilmeli. Yine kentsel dönüşüme baktığımızda ise binaların bir yenilenme hareketinden bahsetmemiz daha doğru olacaktır. Ancak kentsel dönüşümü gerçekleştirirken İstanbul’a da bir şeyler katmamız gerekiyor.