“Her Projede AE Farkını Hissettiririz!
KADIKÖYÜN ÜNLÜ MİMARI AHMET ERKURTOĞLU Q LİFE’A KONUŞTU
“HER PROJEDE AE FARKINI HİSSETTİRİZ
İstanbul’un sayılı mimarlık ofislerinden bir tanesi AE Mimarlık Kentsel dönüşümde, son 2 yılda gerçekleştirdiği yaklaşık 300 kentsel dönüşüm projesi ile en çok proje üreten mimarlık ofislerinden… Özellikle Kadıköy’e adım attığınızda başınızı nereye çevirseniz, AE Mimarlık’in projelerini görüyorsunuz. Bu yüzden de “Kadıköy’ün miman” olarak tanınıyor. AE Mimarlık’ın Yönetim Kurulu Başkanı Mimar Ahmet Erkurtoğlu. Tabii sadece Kadıköy ile sınırlamamak lazım projeleri. İstanbul’un çeşitli semtlerinin yani sıra Bodrum, Antalya, Çanakkale ve Kastamonu gibi farklı illerin dışında; Irak, Türkmenistan, Tacikistan, Suudi Arabistan, Ukrayna ve Kırgızistan gibi yurt dışında da AE Mimarlık projeleriyle karşılaşmak mümkün. Çeyrek asrı deviren AE Mimarlık’in kurucusu ve yönetim kurulu başkanı Mimar Ahmet Erkurtoğlu ile hem yeni projeleri hem İstanbul’un gündem maddesi kentsel dönüşümü hem de kendisinin başarı sırlarını konuştuk.
AE Mimarlık, yaptığı işlerle adından söz ettiriyor. Peki, siz mimar olmaya ve AE Mimarlık’ı kurmaya nasıl karar verdiniz?
1959 yılında Kastamonu İnebolu’da, 5 kardeşin en küçük çocuğu olarak dünyaya geldim. Ilkokul, ortaokul ve lise dahil olmak üzere çocukluğum burada geçti. Benim ailem İnebolu Da ticaretle ve aynı zamanda turizmle uğraştığında ben kendi otellerimizde garsonluk, komilik yaparak büyüdüm. Bahşiş almak için otele gelen müşterilerimizin valizlerini taşır lobide veya restoranda oturan müşterilerimize çay, kahve ve yemek servisi yapardım. Yazın plajlarda sakız, kendi ürettiğimiz poğaçaları satardım. Ticareti ve para kazanmayı küçük yaşlarda öğrendim. 10 yaşında babamı kaybettikten sonra işlerin başına geçen 2 ağabeyim aralarında anlaşamayınca yavaş yavaş babamın bıraktığı imparatorluk çökmeye başladı. Bu süreçte 1979 yılında Edirne Trakya Üniversitesinde Mimarlık fakültesine birincilikle girdim ama en son ben mezun oldum. Çocukluğumdan beri mimar olmak istiyordum ve bu amacima ulaşmıştım. Her ne kadar çocukken mimar olmanın hayalini kursam da amacım mimarlık yapmak değil İnebolu’daki işlerimizin başına geçmekti. Üniversite bittiğinde İnebolu’ya geri dönmek istediğimde ablam ve rahmetli annem İnebolu’ya dönmemi değil ısrarla İstanbul’a gidip mesleğimi yapmamı istediler ve benim mimarlık hikâyemn de böylelikle başlamış oldu. 1983 yılında Kadıköy’de iyi bir ofiste çalışmaya başladım. İşi öğrendikten ve çevre edindikten sonra 1991 yılında AE Mimarlığı kurdum. O günden bu güne kadar sürekli çalışarak dürüstlüğümüzden taviz vermeyerek ve zaman içinde kartopu gibi büyüyerek mimarlık dünyasında kendimize bir yer bulduk. 32 yıldır mimarlık piyasasında çalışmaktayım. Bu mesleğe adım atarken amacım paradan çok insan kazanmaktı. Yıllardır yaptığım bu yatırımın karşılığını maddi ve manevi olarak aldığına inanıyorum.
Bir inşaat firmasıyla anlaştığiniz vakit, projelerinizde neleri ön planda tutuyorsunuz?
Bizim görevimiz insanların yaşam tarzına göre proje geliştirmek. Ben o evde yaşayacak insanlarn ne istediklerine bakıyorum. Örneğin; 3+1 daire yapıyorsak “gündüz” denilen kısmı, yani salonu, mutfağı ve bir tane odayı antreye baktırırız. Diğer 2 odayı ve banyoyu “gece” kısmına baktırırız. Aslında ben hem gelen misafir için hem evdeki bireyler için bütün odalara banyo koydurma taraftarıyım ama isteğe göre davranıyoruz. Ayrıca mimar olarak her istediğimizi yapamıyoruz Çünkü imar yönetmeliğinin verdiği kurallar var ve o kurallara uymak zorundayız. AE Mimarlık olarak yaptığımız projenin o caddedeki siluete uyumlu ve en güzel yapı olmasını hedeflemekteyiz.
Özellikle Bağdat Caddesi’ndeki kentsel dönüşüm projeleriyle ön plandasınız. Sizce kentsel dönüşüm doğru uygulanıyor mu?
Benim anladığım kentsel dönüşüm, kente katkısı olan bir dönüşümdür. Şu an yapılan dönüşüm kentsel dönüşüm değil, binasal dönüşümdür. Evet binalar sağlamlaştırıyor, depreme dayanıklı hale getiriliyor. Ama ben Kadıköy’e baktığım zaman Kadıköy’ün elden gittiğini görüyorum. Her taraf şantiye, Sokaklara giremiyoruz. İnsan yoğunluğu ve trafik yoğunluğu artacak ama kentsel dönüşümde bu yoğunluğu kaldıracak alt yapı, yol, yeşil alanlar ve rekreasyon alanları yaratılmıyor. Dolayısıyla İstanbul’un her tarafı maalesef beton yığınıhaline gelecek. Yazın camlarımızı açtığımızda bile bir rüzgar esintisi hissedemeyeceğiz. Çocuklarımıza yeni oyun alanları yaratılmamış olacak. Umarım mevcut alanları koruyabiliriz. Kentsel dönüşüm başladığından beri AE mimarlık olarak yaklaşık 300 binayı yeniledik ama benim kentsel dönüşüm anlayışıma göre yaptığım tek proje, Kozyatağı’nda 5 dönüm arsa içindeki 4 binayı yıkıp yerine biri 20, diğeri 28 katlı 2 bina yaptığım projedir. Binaların oturumundan sonra kalan arazide yeşil alanlar, çocuk oyun alanları, binaya ait sosyal tesis, bisiklet sürme ve yürüyüş alanları ve açık misafir otopark tasarlanmıştır. Burada yaşayanlara güvenli ve huzurlu Özel yaşam alanları sağlanmıştır. Kısacası aynı parselde bulunan 10 katlı binayı yıkıp yerine 12 katlı yeni bir bina yapmak bana göre kentsel dönüşüm değildir ve maalesef şu anda yapılan bu dönüşümün kente bir katkısı olmadığı gibi yaşadığımız kentlere de en az 50 sene daha kaldırılamayacak bir yük getirecektir.
Dönüşüm yapılırken şehrin estetiği ya da dönüşüm yapan bölgenin tarihi dokusu korunuyor mu? Siz projelerinizi çizerken bu kapsamda nelere dikkat ediyorsunuz?
Eski eser parselinde yeni bir yapı yapıyorsam, eski eserin siluetine ve cephesine saygı duyarak yeni yapımı projelendirmeye çallşiyorum. Normal bir caddede yeni bir yapı yaparken de o caddenin karakteristik dokusuna dikkat ederekten tasarlıyoruz. AE Mimarlık olarak üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz. Projelerimizi hayata geçirirken projenin yer alacağı caddenin dokusuna uygun olarak projeyi tasarlıyoruz. AE Mimarlık olarak yıl içerisinde hayata geçireceğiniz yaklaşık 100 projeyle gündemdesiniz. Nedir AE Mimarlık’ı bu kadar farklı kılan?
Hålå çizdiğimiz projeler de var. Biz, yaptığımız yapıların öncelikle işlevselliğine önem veriyoruz. Net alanın brüt alanın oranına dikkat ediyoruz. Yani mümkün olduğu kadar kayıp alansız projeler üretiyoruz. Bizim projelerimiz yatırımcıları ve mal sahiplerini zarardan kurtarıyor ve yatırımcılar ortak alanların yerine kendi dairelerinde kullandıkları alanların parasını ödüyorlar. Bunun yanında yaptığımız binaların detaylarına önem veriyoruz. Iddialı cephe tasarımlarına imza atıyoruz ve o yüzden fark ediliyoruz. Bu da yaptığımız işleri ön plana çıkarıyor. Artık Cadde’de farklı bir bina gören herkes, o binada AE Mimarlık’in imzası olduğunu biliyor Sizin, “İşte benim hayatımın dönüm noktasıydı” dediğiniz an neydi?
Yıllar önce beni Kadıköy bölgesinde iş Çevremizdeki herkes, “İbrahim Bodur’un mimari” olarak tandi. Ona çok şey borçluyum. İbrahim Bey’e İstanbul’da konut iş merkezleri ve Çanakkale’de otel projeleri tasarlamıştım. İbrahim Bey yaptığım bütün tasarımları beğendi ve bu tasarımların hepsi uygulandı. Bu yüzden ilk olarak hayatımdaki dönüm noktam 1993 yılında İbrahim Bey amcamla tanışmamdir. Diğer dönüm noktam ise 2005-2010 yılları arasında Kocaeli, Sakarya, İstanbul ve Edirne’de Yüksek Anıtlar Kurulu üyeliği yapmamdır. Mesleki anlamda kurul üyeliği bana prestij sağlamıştır. Vazgeçilmezleriniz nelerdir?
iş hayatımda önce insana değer vermek olmazsa olmaz lanmdandir. Manevi anlamda doğru iletişim kurulduğunca ticaret zaten arkasından gelir felsefesiyle hareket ediyorum. Sektördeki farklı duruşumuz bizi özel kılıyor. Çalışkan olmamız, dürüst olmamız, hem beni hem de firmamı ön plana çıkarıyor. Insan hayatta her şeyini kaybedebilir ama kişiliğinden asla vazgeçmemeli, çünkü kişiyi özel kılan, hayattaki duruşudur. “İş dışında vazgeçemedikleriniz var mi?” diye sorarsanız da: başta ailem, çeşitli antika objeler biriktirmek ve BJK de vazgeçilmezlerimin arasındadır.